Kadının modernlik ve özgürlükle imtihanı…
Kadınlar geçmişten günümüze yaradılış itibari ile toplumu ve özellikle de aileyi şekillendirici kuvvete sahiptir. Bu sebepten dolayı kültürümüz kadını önemser. Kadının eğitimli ve her konuda donanımlı olması denizin dalgası gibi birçok konuya etki eder.
Kadının birçok rolü vardır. Evlat, anne, eş, kardeş akraba, komşu, arkadaş… Eğer kadın donanımlı ise zaten iyi de bir yöneticidir.
Erkekte roller kısıtlı ve çok konuda daha pasiftir. Çünkü yaratılış itibari ile yani fıtraten erkek çekip çevirme işinde çok mahir değildir. Dışarıda tabiri caizse kurtlar sofrası mücadelesi ona daha yakındır. Aslında kadın erkek dengesi için güzel bir düzen vardır.
Ailede öğrenilir her şey! Kızıp küsüp kavga etmekten tutun barışmaya, sorun çözmeye, misafir ağırlayıp yemek ikramına, düzen tertip, sınırlar, disiplin, değerler, komşuluk, aile bağları, vefa, sadakat, yardımseverlik, merhamet gibi somut-soyut/ önemli-önemsiz tüm insani hallere evde temel atılır. Ve kadının elinde şekil alıp yoğurulur her şey, çünkü evin direği kadındır aslında.
Evini yöneten dünyayı yönetir!
Bugüne geldiğimizde artık kadınlarda çalışma sahasında. Zaten kadınların çalışma hayatına girişiyle başladı tıkanmalar ve sorunlar. Önceden de bazı sıkıntılar vardı ama anne bütün rollerine rağmen her daim evinin ve ailesinin sınırları dahilindeydi. Ve bunlar yük değildi. Yine Kadının çalışma hayatına girmesi ile evde ve ilişkilerde sorunlar çıkmaya başladı. Aile huzurunun temininde ev düzeni aile bireylerin ruh halini etkileyen isteyen önemli bir sahadır. Orası karışınca roller, paylaşımlar da karışır. Görevler, sorumluluklar karışır. Kadının çalışması yeni bir şey değil. Anadolu insanı tarlası, bahçesi, evinde zaten çalışan üreten kişilerdi. Sorunlar kadının çalışmasında değil, o çalışmaya verilen ve değişen anlamda başladı.
Kapitalizm özgürlük ve modernliği farklı anlamlandırıp sununca kadınla başladı bozulma. Ve kadın bozulunca her yere sıçrar. Bu kuraldır. Temel taş, bence ana kolon kadındır.
Özgürlük başkasına bana ne demek, evi, aileyi, eşi yük görmek oldu. ‘’Herkes seni kullanıyor, emek- vefa boş şeyler, önce kendini düşün, özellikle ailene emek etme, sen hizmetçi misin’’ demenin diğer adı modernlik ve özgürlük oldu.
‘’Sen Özgür, para kazanan kadınsın. Bu sebeple çevrene, değerlerine, ailene, eşine sırt dön. Çünkü eşin senin rakibin. Sakın ezilme ve yenilme! Çünkü geçinmek demek yenilgidir. Bu sebeple evine, eşine muhalif olmalısın’’ mesajı sürekli aktif…
Aile sorunları, eşlerdeki tahammülsüzlük, güven sorunları, rol karmaşası, eşler arası rekabet aileyi çökertirken bu işin mimarlığı, bu görev kadına verildi. Erkek de neyi nereden toparlaması gerektiğini bilmeyince yani o da kendi rolünden uzaklaşınca ilişkilerde kaos yaşanır oldu. Günümüz ilişkileri en uç şekilde ortalıkta, sosyal medyada sorun yaşamak ve sonra hiçbir şey yokmuş gibi tekrardan devam etmek. Yani iki uçta değerleri, ahlakı, normali ve sınırları, sorumlulukları olmayan ilişkiler aileyi çok ciddi yaralıyor.
Burada erkekleri temize çıkarmak gibi bir niyetim yok. Çünkü bir ailede sorun varsa bu ortaktır. Zaten bu yazı, haklı suçlu aramaktan ziyade gelinen noktayı izah etmek içindir.
Ev, kadının sorumluluğu ve sahasıdır. Gerekirse evde işleri yoluna koymak için dışarıdan destek alabilir. Eş de bu konuda karısına her imkânı sunmalıdır. Evde kadının rahatı huzuru varsa ailenin de bütünü sakin ve huzurlu yaşar.
Kadının konforunun olması demek başıboşluk, evden kopmak evini ve eşini yük görmek değildir. İşler burada karışıyor işte.
Ev işleri ile başlayan muhalefet ve iktidar kavgası, daha sonra eşlerin dışarıdaki sosyal ve yakın ilişkilerine, akrabalara kadar yayılıyor ve kısıtlamalar başlıyor. Evdeki sorumlulukların Paylaşımı adı altında başlayan çatışma dışarıya sıçrıyor maalesef.
Geçinmenin yenilgi sayıldığı yerde kimse kimseye güvenmez, acımaz ve emek etmez. Evlilik karşılıklı sorumluluk almak ve sahiplenmektir. Kadın ve erkek farklı fıtrata sahiptir. Kadınlar kadın arkadaşları gibi imece işler yapmak istediğinde bu yürümez. Çünkü adres yanlış. Ayrıca olmamalı. Acil durumlarda tabi ki erkekler evlerine destek olsun. Eşlerine yardım etsin. Zorluk değil kolaylık olsun. Bununla birlikte evde yardımcı kadın gibi aktif iş yapan bir erkeği kadınların saymayacağını bilinmelidir.
Lütfen herkes rollerine sahip çıksın.
Aile içindeki rol çatışması ve bu rollerin yer değiştirmesi aileye dinamit koydu. Prenses erkek denilen mızırdanan, sitem eden, ev temizleyen, azar yiyen ve beraberinde ciddiyeti olmayan hükümsüz bir nesil ortada…
Kadınlar da dışarının ve iş hayatının merhametsiz ortamında fıtratına uymayan sahalarda mücadele verirken erkekleşti ve hırçınlaştı. Kaba saba, bencil, evine yabancı, feminist yani tam da hedeflenen ‘’özgür-modern’’ tip olmaya başladı. Yani istenilen oldu, aileler bir bir domino taşı gibi yıkılmaya başladı.
Öncelikle kültür ve değerlerimize sahip çıkalım.
Bu sorunların azalması için kadının eviyle barışması şart!
Ev hanımlığının itibarının geri verilmesi de şart! Yıllarca aşağılanan ev hanımlığı artık yok. Evlerde sıcak yemek, düzen yok. Kavga çok. Alınan maaşlar temizlik için gelen kadınlara, bakıcılara, kreşlere ve terapilere gidiyor. Çocuklar daha 3 yaşında iken psikolojik destek almaya başlıyor. Çünkü evde anne yok. Sorunlu, çözme yeteneği zayıf, ne yapacağını bilmeyen, her çeşit bağımlılıklara maruz, cinsel kimlik sorunu yaşayan, cinsiyetsiz, değerleri olmayan, asosyal, güvensiz hatta tehlikeli bir nesil yetişiyor.
Bunda erkeklerin suçu da çok. O da ayrı bir yazı konusu tabi…
Velhasıl devlet ev hanımlarına maddi olarak da ciddi destek vermeli.
‘’Kadın evini yönetirse dünyayı yönetir.’’
Kadını yozlaştırıp sokağa atan ve erkeğin elinde oyuncak eden, kadını sadece cinselliği-dişiliği ile ciddiye alıp kişiliğini yok eden sistem aldatmayı da normalleştirip mahremiyeti ortadan kaldırdı. Kolay tanışmalar, feminist hak iddiaları, yakınlaşmalar, eşlerin gönlüne giren haram muhabbetler ne yazık ki artık çok yaygın.
‘’Sıkıldım, sıkıcı, ben hayatımda mutluluk istiyorum’’ diye gerçek olmayan hayallere kapılıp yere çakılan nice kadın yolunu kaybetmiş halde sosyal medyada kendi değerini arar oldu.
Değerli olmak ne demek?
Özel olmak ne demek?
Kıymetli olmak ne demek?
Aile mahremiyeti, sadakat, emek ve en önemlisi saygı olmadan bunlar asla olmaz, olamaz.
Maalesef kadınlarda Sevgi testi artık hiç bitmiyor:
‘’Sevseydi şöyle yapardı, bunu alırdı, şuraya götürürdü.’’
Sosyal medya sahte, yalan ilişkilerle dolu ve herkes o yalanın peşinde…
Kendini ‘’dindar’’ diye tabir eden kadınlar da kendi değerini maalesef gösteriş ve lükslerde arıyor. Seküler kesim ile dindar çevre arasında maalesef sadece dış görünüşte biraz farklılıklar var. Bu işin tutar tarafı kalmadı ve gerçekten acil önlemler alınmalı…
Her alanda hayatı kolaylaştırmak iyidir. Hiç itirazım yok. Sonuçta ben de çalışan bir kadınım. Ancak bu, sorumluluklardan kaçıp değerleri yok sayarak olmaz.
Erkekler ilişkilerinde sınır koymayı bilmeyip bunun yerine kabalık ve kavga gürültü yaptıkça, kadınlar da erkekleşip dışarıya kayıp eşine saygısız oldukça bu sorunlar çoğalmaya devam edecektir.
Önceden ailelerde, akraba ve mahallelerde olgun, görmüş geçirmiş, iş bilen tecrübeli büyükler olurdu, bir sıkıntı olursa onlara danışılır ve onlar da sorunları çözerdi. Şimdi büyükler daha beter. Gençlere de kötü örnek adeta..
Bu yüzden aile uzmanları var artık. Bu görevi onlar üslendi.
Burada da bir sıkıntı daha var:
Maalesef bu işi yapan uzmanlar arasında da feminist akım olduğu için her sorunda kadınları eşine karşı kışkırtıp çözmek için değil bozmak için her yolu deniyorlar. Bu uzmanlar sayesinde bütün erkekler artık narsist ve hasta. Erkek düşmanlığı aile ilişkilerini gerçekten bozuyor. Ve bu da el altından kadına yaptırılıyor.
Dediğim gibi kadının zalim çalışma hayatında suiistimalinin en aza indirilmesi için evden çalışma sistemi veya ev hanımlarına devlet desteği ile maaş verilmelidir.
Aile korumaya alınmalıdır.
Bir de gençlere ‘’evlilik okulu eğitimleri’’ mahrem konular dahilinde bir üniversite eğitimi gibi diploma veya sertifika eşliğinde düzenli verilmelidir.
Çok net söylüyorum kadınları ev, aile ve kendi rolleriyle barıştırmadan aile de toplum da toparlanmaz.
Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı
Ayşegül Keskin