Evliliklerde anlaşılmak mümkün mü?
Genelde ilişkilerde çiftler anlaşılmamaktan şikayet ederler.
‘’Beni anlamıyor, farklı dünyaların insanıyız, sanki duvara konuşuyorum, anlattıklarım bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyor, beni duymuyor bile’’ gibi bir sürü cümleler ardı ardına şikayet olarak sıralanır.
Konuşurken biz her ne kadar karşıya ulaşmak ve sorunu halletmek, kendimizi ifade etmek hedefinde olsak da bazen konuşulanlar ve beklentiler karşıya ulaşmaz. Kişiler yapılan izah ve beklentileri anlamaz veya anlamak istemez. Bu durumda iki ihtimal de mümkündür.
Peki bu durumda ne yapmak gerekir? Bunu halletmenin bir kuralı var mıdır?
Öncelikle kendimizi, derdimizi izah ile çırpınırken karşıdaki kişinin bakış açısını da bilmek lazım. Olaylara bakılan pencere çok önemlidir. Diyalog kurmak isteyen kişi eşin şikayet ve beklentileri ciddiye alıyor mu? Bu konuşmalarda suçlama veya savunma telaşı var mı? Eşler birbirini günah keçisi mi yapıyor? Yoksa haklı çıkma çabası mı var? Yani çözüm konuşulurken taraflar hangi durumda kalıyor?
İnsanlar yakın ilişkilerinde farkında olarak veya olmayarak ‘’mağdur, zalim yahut gözlemci’’ rollerinde olabilirler. Bu sebeple seçtiği roller uygun tepki ve davranışlar geliştirirler. Tehdit, tehlike algısı ile kaçınma, korunma ve kabullenme çabaları bu duruma göre değişkendir. Suçlanmak insanların en korktuğu konulardan biridir. Suçlanan kişi doğal olarak tehdit algısı ile savunmaya girer, kızgın olur, kırıcı olur, türlü tepkiler gösterir veya kendini ilişkiden uzak tutar, hatta eşine karşı duvar örer.
Çatışmaların arttığı ilişkilerde kişiler sorunları konuşurken esnek olmak ve alternatifli çözümlerle yaklaşmak yerine şartlı yaklaşımlar ve diretmeler ortaya koyar. Adına ‘’sorun’’ denilen konudaki çatışmalar çoğunlukla kişilerde tehdit algısına yol açar ve belli konuda direterek, inat ederek tehlike durumunu uzaklaştırmak ve korumada kalmak ister. Çünkü yargılanmaya maruz kalmak gerçekten olumsuz ve yıkıcı bir etkidir. Bu da ilişkileri daha fazla zora koyar. Adeta çıkmaz sokaklara sürükler.
Eşler bazen yaşadıkları sorunu anlamak veya çözmek istemez. Veya gerçekten yaşanan sorunu anlayamaz ve çözemez. Çünkü farkındalık, istek, merhamet, empati kısmında eksikler ve aksaklıklar vardır. Ayrıca gelenekler, alışkanlıklar, kişisel tecrübeler ve buna bağlı oluşan kişisel doğrular vardır. Beraberinde birçok kaygı ve korkular da devrede olabilir. Yani bir şekilde ilişkiyi bozan davranışsal, düşünsel (zihinsel) ve duygusal engeller devrededir. Bu durumda ne yapılır kısmına gelince, işte orada çiftin ilişki matematiği, birbiryle ve kendisiyle kurduğu duygusal yapısı, olaylara bakışı, krizi yönetme becerisi ve tüm bunları zihinsel süreçte değerlendirme biçimi devreye girer. Ve bu durumda kişiye göre verilen tepkiler de değişir.
‘’Ne yapılır, yapılmalıdır’’ kısmında net bir kural yoktur. Bununla birlikte ikili ilişkide ‘’geçinmek istemek’’ en anlamlı madde ve detaydır. Çiftlerin zihninde ‘’geçinmeyi istemek’’ varsa eşler bir şekilde ilişkinin yaralı kısmını iyileştirmek için çabalar. Gayret vardır. Bu sebeple yeni yol ve yöntemleri denemekte cömert davranabilirler. Eğer geçinmek için bir gayret yoksa, tahammülsüzlük ve kusur arayıcılık, olumsuza odaklanmak aktif olur. Bu da karşıyı anlamak, ilişkiyi onarmak yerine umutsuzlukla birlikte ilişkiden,duygusallıktan, yakınlıktan vazgeçmeyi kuvvetlendirecektir.
Şu bir gerçek ki; her defasında aynı şeyler yapılarak farklı sonuçlar elde edilmez. Eğer gerçekten sonuç veya çözüm isteniyorsa farklı şeyler yapılsın ki, farklı sonuçlar elde edilebilsin. Genelde ‘’hep uğraşıyorum, anlatıyorum, konuşuyorum. Yine de olmuyor’’ cümleleri kullanılır. Burada gözden kaçan şey; ‘’sürekli yapıyorum’’ denilenlerin hep aynı, işe yaramayan tekrarlar olduğudur. Olmadığı hatta ilişkiyi daha da zorladığı halde neden bu tekrarlar olur? İşte burada kişisel farkındalık önemlidir. Eğer farklı sonuçlara ulaşmak hedef ise, alternatifli başlıklarla yol almak ve çözümün ‘’tek’’ olmadığını, birçok farklı maddelerin çözüm olacağını bilmek gerekir. İlişkinin iyi olmasına yönelik şahsi kalıp ve kurallar alternatif üretmeyi, farklı çözümler düşünmeyi ve esnekliği oldukça kısıtlar. Bu noktada eşlerin takılmaları tekrarlara biner.
Sonuç olarak eşlerdeki şahsi doğruların çatışması ile araya giren mesafeleri azaltmak yani uzlaşmayı, yakınlaşmayı ve merhameti öne çıkarmak iyi bir yöntemdir. Bu olursa kızgınlık, inat, katılık ve öfke de aradan çekilecektir.