Pandemi’ye rağmen insanlar neden kurallara uymaz?
Pandemi’ye rağmen insanlar neden kurallara uymaz? Sokağa çıkma yasağı ile birlikte insanları marketlere akın ettiren nedir?
Pandemi yeni tanıştığımız bir kavram.. Salgın hastalık, covid-19, korona virüs diye dilimizde dolanan şey aslında tüm dünyayı işgal etmiş pandemi’dir. Yaklaşık iki aydır ciddi gündemimizde ve bir aydır da aktif hayatımızda olan pandemi hali, günden güne artan ölüm vakalarıyla oldukça ürkütücü ve etkili şekilde tüm dünyada devam ediyor. Aslında pandemi psikolojik bir kavramdır. Pandemide insanlar virüsün bulaşma korkusundan ziyade kısıtlanmışlık, engellenmişlik, yoğun belirsizlik ve başedilemez bir tehlike algısıyla yüz yüzedir.
Kaygı ve stresin sürekli gerilim olarak insana döndüğü pandemi psikolojisi güvensizlik oluşturur. Kontrolde tutmak, tehlikeden korunmak için sürekli tetikte olmak oldukça yorucudur ve en ufak kıvılcım öfkeyi de tetikler. Çünkü kaygı, belirsizliğin sonucu olarak kötü senaryolar üretirken zihin, bunun verdiği korkuyla baş etmek için de zamanlı zamansız öfkeyi devreye sokabilir. Yani bu dönemlerde kaygı ile birlikte seyreden korkular, öfke patlamaları ile kontrolsüz şekilde güvenlik, sakinleşme arayışına girebilir.
Belirsizlik insanı gerçekten yoran ve oldukça geren bir durumdur. Çünkü hayat akışını normalleştiren ‘’emniyette olma’’ duygusu zor zamanlarda kontrolden çıkar. Bu tehlikede olma ve tehdit algısıyla insanlar bir şeyler yapmaya, yani olayları kendince kontrolde tutma ihtiyacı hisseder. Bunun en basit yansıması da sürekli alış veriş yapmak, yiyecek stoklayıp depolamaktır. Kriz anlarında her insan kendince çözüm yolu arar. Elini yıkar, evini temizler, kontrol eder vs..Bunun sebebi olaylara hükmetmek ihtiyacıdır. Sürekli tedbir alma ihtiyacı ile birlikte kuralları hiçe saymak da yine kaygının getirisidir ve yönetime, otoriteye güvenmemekle ilgilidir. Bu sebeple insanlar yapılan açıklamaları ciddiye almayıp ‘’her şeye rağmen tedbirli davranayım’’ düşüncesiyle market ve fırınlara akın ettiğini dün şahit olduk. Sosyal medyada market ve fırınlara akın edildiğini gören kişilerin ‘’ben de alış veriş yapmalıyım, durum kötü’’ telaşıyla etki altında kalıp aynı kaygıya kapılıp yollara döküldüğü de psikolojik bir gerçektir. Çünkü kaygı, bu gibi durumlarda virüs korkusundan bile daha baskın hale gelir ve çevreye bulaşır.
10 nisan günü sadece hafta sonu için ilan edilen iki günlük sokağa çıkma yasağı ile şahit olduğumuz üzücü manzaralar tamamen pandemi psikolojisiyle ilgilidir. Ve dünyanın her yerinde insanlar bu psikoloji ile benzer şekilde kontrolsüz davranışlar sergiler.
Ayrıca modern hayatla birlikte insanların bireysel beceri ve üretkenlikleri devre dışı kalmaya başladı. Yoğun şehir ve çalışma hayatı, insanları hazırcılığa yönelttikçe her alanda konfor arayışı da arttı. Ve bu konfor, zamanla ihtiyaç sanılmaya başladı. Salgın hastalıklar gibi zor zamanlarda insanın bireysel becerilerden mahrumiyeti ve zorluklarla nasıl baş edeceğini bilememesi panik halini yükselten diğer bir sebeptir. Yeme içme ve tekstil gibi birçok konuda bilgi, beceri ve tecrübeden uzak olunması pandemi durumlarında kişiye çaresizlik olarak dönmektedir. Dışa bağımlı, bireysel üretkenlikten uzak hazırcı yaşantılar, bu gibi durumlarda insana bir anda aciz ve savunmasız hissettirir.
Modern insanın yalnızlaşması ve ihtiyaçlardaki dışa bağımlı halleri maalesef günden güne artmakta.. Sosyal ve aile hayatındaki güven duygusunun azalması, insanların birbirinin sıkıntılarına sırt dönmesi, bireyselleşmek maalesef modern hayatın insana verdiği zararlardan.. Komşusundan veya yakınından fayda bulamayacağına inananlar doğal olarak daha çok panikler ve güven sorunu yaşar. Virüs gibi yayılan bu yalnızlaşma da insanın duygusal direncini ve psikolojik gücünü zayıflatmaktadır.
Toplumsal davranışlar kontrol altına alındığında pandemi ile mücadele başarıya ulaşır. Salgın hastalıklar ancak insanların kurallara ve yasaklara uyması ile engellenebilir. Davranışları yönetmek, bütünde kontrol altına alabilmek için de öncelikle psikolojik güveni temin etmek gerekir.
Pandemi ile baş etme yöntemlerinde sürekli olarak halka market, fırın, banka, hastaneler, eczaneler gibi ana ihtiyaç merkezlerin daima açık olacağını tekrarlamak gerekir. Çünkü belirsizlik kıtlık duygusunu tetikleyip hayatta kalma dürtüsü ile kuralları yok saydırır. Ve ciddi can tehlikesine rağmen insanlar gerçek tehlikeyi unutup yiyecek için salgının kucağına koşarlar. Bazı insanlar yaşı kaç olursa olsun tehlikeli zamanlarda doğru ve mantıklı davranmakta zorluk yaşar. Herkesin yapısı bir değildir. Bu sebeple maalesef panik anında çoğu kişi birbirinin korku ve kaygısından fazlasıyla etkilendiği için yapılan duyuruları, verilen mesajları doğru değerlendirilmez, hatta ilgilenmez.
Burada yönetimin küçük bir çocuğa izah eder gibi tekrarla ve detayla açıklama yapıp halka güven vermesi, yiyecek ve sağlık hizmetlerinin sürekliliğinin garantisini ısrarla vurgulaması çok çok önemlidir.
Pandemide önce toplumsal davranışları yönetmek gerekir. Sokağa çıkma yasağı, korunma, dayanışma ve kurallara uyulması için bu şarttır. Bunun için de sürekli güven telkin edilmeli ve sosyal psikologlar ile çalışmalar yürütülmelidir.