Transa Doğru Dokunuşlar
Eğitim,mutlu eğitim,mecburi eğitim…
Hayatta yaşanılan sorunların çoğu bilgi eksikliğinden değildir.Ayrıca bilgi,tek başına sorunu çözmek için yeterli değildir.Bir diyet kitabını okuduğunuz halde,zayıflayamadığımızda kitaba ve bilgiye suç bulmayız.
Farklılıklar öğretir.Benzerlikler güven verir fakat öğretici yönü azdır.
Ne aradığını bilemeyen,ne bulduğunu da bilemez.En önemli soru?ben kimim?sorusudur.Asıl soru budur.Hayat içinde tecrübe sahibi oldukça kendimizi sorgulamalarımız başlar.
Kendisiyle barışık olmak,bilmek,anlamak,çözmek,ermek,ermiş olmak…
Hammadde denilen öz potansiyel,herkeste mevcut olmakla birlikte farklı farklı derecelerdedir.İşte bu hammadde işlenebilir.İşlenirken de püf nokta,kıyas yapmamaktır.İnsanı ara ara çemberealan 3 durumvardır.Bunlarmodelleme–kıyas–taklid..Modelleme kıyastan farklıdır ve taklid degildir. Kıyas ve taklid sınırlayıcı,kalıplıdır.Modelleme ise kişinin kendinden kattıklarıyla zenginlik,bolluk,alternatif oluşturur.Yalnız başlangıç itibariyle modellemeler ,ilk olarak taklitle başlar.Bu ilk adım doğaldır.İşte bu başlangıcı modellemeye aktardığımızda öğrenme oluşumu başlar,gelişir..
İnsanların bilinçli veya bilinçsiz sınırları,engelleri vardır.Algılar dünyasına girmek bir tür satranç oyunu ,sanal kurgu gibidir.Hayatın kendisi sadedir ve sadelik ister.İmkanlar arttıkça ne oluyor da,tatminsizlikler artıyor?Aslında bir kolaylık,bir zorluğu getiriyor.Ters bağlantı..Mesela gardrop kıyafetle dolu olduğu halde sabah nedense hep ne giyeceğimizi düşünürüz..
Her ne yaparsanız yapın,sebebini bildiğiniz veya bilmediğiniz şeyler,bir ihtiyaç üzerinedir.Saatlerce oturup nedenler üzerine konuşabilir.İşte o oluşumu yapabilmek için alt sistemi (oluşma sebebi ne ise ) bulup o konuya işlem yapılmalıdır. Yapılan işlem sürekli ve etkili değilse geçici olabilir.Etkililik, bir süreklilik halidir.. İşte trans dediğimiz özel çalışmada işbirliği yapıyoruz. Yalnız bilinçle değil,bilinçaltı ile de olmalı bu işbirliği.. Basit bir alet aldığınızda veya bir ameliyata girdiğinizde size bir kağıt imzalatılır. Onaysız sorumluluk almazlar.İşte bu bir tekniktir ve izinsiz etik değildir.
Hayatta?ben onun gibi yapamam? diye çok şeyi kestirip atmışızdır.Aslında biz hiç kimse gibi yapmak zorunda değiliz.Eğer tek bir kişiyi baz alırsanız,o bir kişiden daha iyi yapma potansiyelini kaybetmiş olursunuz.Kıyaslamaya gerek duyulan bölüm, sonucu elde etmek için iyidir.Kıyaslama ile sonuç ve sonuçlarla birlikta farklılıklar ortaya çıkar.Önemli olan da budur..
Uyum ritimden ibarettir.Ritme girdiğinizde herşey hoşumuza gider.Sözlerini anlamasak bile müziği-notayı evrensel yapan yine ritimdir.Herşey kendi içinde ritimdedir.Evren,alem,insan…Eğer bir insan mutsuz ise ritmi-düzeni bozulmuş,ritmini kaybetmiş diyebiliriz.Aynı işte çalışan 2 kişi farklı durumda performans gösterebilir.Biri işinin ritmine girip üretir ve mutlu olurken,diğeri tam tersini yaşayabilir.Ritme girmek öğrenme ve üretmeyi,beraberinde enerjiyi arttırır.Ve başarı dediğimiz sonucu kolaylaştırır.Duygusallık,sorunlar ve hayal kırıklıği diyeceğimiz bir sürü durumlardan dolayı insanın ritmi bozuluyor.O duygu durumunda iken hayat insan için zindan oluyor.Kişiye faydalı ve destek olmak için burada empati ve sempatiyi devreye sokmak gerekir.Empati;kendini karşıdakinin yerine koyup olayı anlamaya çalışması,sempati ise;karşıdaki kişinin ruh haline girip ona katkıda bulunup,geri kendi haline dönülmesidir.Bu konuda en çok yaşanan sıkıntılardan biri çocuklarımızla diyaloglarda oluyor.Çocuklarımızı kendi ritimlerini kurmalarını sağlamak yerine, kendi ritmimize çekmeye çalışıyoruz.Beraberinde uyumsuzluk,güvensizlik ve çatışmalar baş gösteriyor.
Bizler 5 duyumuzla herşeyi algılarız.Bu algı, yargıya-inanca dönüşür zamanla..algı farklı,yorum farklıdır.Bizler algılarımızı yorumlayarak dillendiriyoruz.En çok ,görmek-görsellik bilgi verir.Mesela odada duran bir masa,görme kanalıyla varlığından bizi haberdar eder.Nasıl görürüz,gerçek dediğimiz şey nasıl oluşur?
Algıladığımız ışıklar retinada belirir.Sinirler aracılığıyla beyindeki görme merkezine ulaşır ve gözümüze gelen ışınların elektrik sinyalleri görmeyi oluşturur.Beyin tamamen ışığa kapalıdır.Karanlıktır ve ışık beyne giremez.5 duyumuzla elde edilen algılar,sadece beyinde bir elektrik sinyalle algılanır.Nasıl TV ye gelen görüntü gerçek değilse(TVnin içini açtıgımızda görüntü nasıl olmazsa) bizim gördüklerimiz de aynen öyle bir elektiriksel kopyadır. Fiziksel gerçekler,sadece beyinde yorumlanan elektrik sinyalleridir.Eğer beyne giden sinyali keserseniz,görüntü de gider.
Diyelim ki anahtarınızı bulamıyorsunuz,koyduğunuz yeri unuttunuz. Her yere baktığınız halde bir türlü bulamadınız.Fakat bir zaman sonra olayı ve kendinizi rahat bıraktığınızda anahtarı her zamanki yerinde,belki defalarca baktığınız yerde bulursunuz. Peki ne oldu da duran ?görünen anahtarı bulamadınız?Biz Anahtarı ararken kayıp sinyali beyne gider ve ?anahtar yok’ mesajı bilinçaltına yollanır.Bilinçaltı ‘yok? diye aldığı sinyali görüntüyü silerek gerçekleştirir. Birşey yoksa,olmayanı nasıl bulursunuz?Beyin bu durumu’yok? gösteriyor ve bakar kör oluyoruz.Sinyalle birlikte gerçeklik algısı bloke ediliyor.
Uzaklık hissi-algısı da,beyinde toplanan görüntülerden ibarettir.İnsan göğe bakıp yıdızları hisseder. Yine yıldızların çok uzakta olduğunu da hisseder.Gerçekte o yıldızlar,beyinde kendi içindedir.Yine bedenimizi görmemiz kendimizin o mekanda,belki salonda olduğu hissini verir.Unutmayın ,bunlar beynimizin algısıdır.Bizim muhatap olduğumuz yargılar ,beynimizin sinyaller yardımıyla oluşturduğu yorumlarıdır. Eğer öfkelendiysek veya pişman oluyorsak onu bizzat yaşıyoruz,içindeyiz demektir. Öfkelenmezsek olayın içinde olmayız ve yaşamayız,görmeyiz…