Grup Psikolojisi Nedir?
Genelde futbol maçlarında, takım taraftarlığında, parti çalışmalarında daha belirgin gözlemlenir. Kişiler kendileri için değerli ve önemli buldukları bir takıma üye olup orayı sahiplenirler. Görünürde güzel birşeydir. Çünkü aidiyet duygusu insan için önemli duygusal yansımadır.
Aidiyet duygusu aileye, akrabaya, kurumlara, markaya, partilere, taraflara yönlendirilir. Duygusal bir yönelmedir. Kişinin kendini algılaması ve kendine baktığı yerle ilgili olarak da kişiden kişiye davranış değişikliği gösterir. Kendi değerini başka yerde arama ve tamamlama kısmından bakacak olursak, kişisel sıkıntıları da farkederiz. Dediğim gibi iç dünyada kişinin kendini koyduğu yer, bireyin davranışını ve yaklaşım şeklini de değiştirir. Fanatizm, abartılı yüceltme, bağlılık yerine bağımlılık, eleştiri kabul etmeme, saldırganlık, öfke gibi bir çok tepkiselliği de içinde barındırabilir.
Mesela ’’fenerbahçeliler başarılıdır. Galatasaraylılar gözü karadır. Beşiktaşlılar heyecanlıdır’’ gibi genelleme ile yapılan tüm yorumlar, grup psikolojisi kaynaklıdır. Dahil olduğu takım, taraf, partisine atfettiği tüm özel ve güçlü yargılar aynı zamanda ait olduğu tarafın ‘’kendini temsil ettiği’’ inancıyla fanatikliğe sebep olur. Yani takımının tüm harika özellikleri, aslında kendinin de bizzat sahip olduğu özel ve güzel özellikler anlamına gelmektedir. Çoğu kişi için değerini bulma yöntemlerinden biri de, dahil olduğu grubu yüceltmek, eleştirilere de izin vermeyerek koruyup savunmak, yani arka planda kendini muhafaza etmek anlamını taşır.
Kişinin zihinsel ve ruhsal gelişimi, ortaya koyduğu aidiyet duygusunun biçimine şekil verir. Elbette bireyler bir şekilde bir yere ‘’aidiyet’’ hissederler. Her bireyin kendince bir duruşu vardır. Bununla birlikte yaşanan olaylar karşısında gösterdikleri olumlu /olumsuz tepki, sahiplenme ve dışlama şekli, tamamen kendisinin psikolojik yapılanmasına göre farklılık gösterir. İnsanın özgüveni, kendine verdiği önem ve değerli olma şekli yaralı değilse, fanatiklik yerine daha onarıcı, toparlayıcı, gerektiğinde yüzleşebilen davranışlara yani olgunluğa sahne olur. Eğer birey değerlilik ve özgüven noktasında yaralı ise (çocukluk-ergenlik dönemi) grubuna, takımına veya olaylara yöneltilen bir eleştiri, grup psikolojisi ile kendi şahsına saldırı gibi algılanıp abartılı tepkiler sergileyebilir. Özellikle günlük hayatta ve sosyal medyada buna benzer örnekler hergün sayısız şekilde yaşanıyor.
Önemli, özel ve güçlü olarak karşısıya değer biçen kişiler için aynı ortamda olmak, aynı fotoğraf karesinde görünmek, aynı sofrada yemek yemek yani yüzeysel dahi olsa güçlü, özel ilan ettiği tarafla oluşan bütün aktiviteler, kişinin ‘’değerli, özel olma’’ ihtiyacına kolayca hitap etmektedir. Bu kişiler özel ve değerli olmak için, değer verdiği birey ve ortamlardan vazgeçemezler. Çünkü kendinin özel ve değerli olduğunun ispatıdır o kişiler, kimlik ve anlam bulduğu mecradır o yerler…
Bugün insanların değerli olmak adına yaptıkları tuhaf, anlamsız ve çocuksu haller anlaşılır olmakla birlikte asla istenilen bir durum değildir. Kişinin güvenilirliği, olgunluğu ve başarısı için önce kendini değerli ve özel hissetmesi şarttır ve bu konu bireyin yaşantı, düşünce ve davranışlarının kalitesini de direk etkiler. Psikolojik yönden önce kendini değerli hissetme kavramından kastedilen ‘’kibir’’ değildir. İçsel ve psikolojik olgunluk ‘’fanatiklik, körü körüne bağlılık’’ da değildir. Bununla birlikte ‘’vefasızlık’’ hiç değildir. Kişinin kendini ve kendi zihninde yer eden kavramları doğru okuyabilmesi bereberinde doğru adımlar atmasına da en önemli destek güçtür. Velhasıl; her konuda olduğu gibi aidiyet duygusu için de kişisel olgunluk ve psikolojik sağlık şart!