İnsan ilişkilerine dair karşılıklı diyaloglar ve olması gerekenler,aile ve bireysel iletişimin püf noktaları,kişisel gelişim gibi can alıcı başlıklar bugünün en ilgi gören ve seminerlerine katılımın,kitaplarına rağbetin en çok olduğu güncel konular..Şirketler,kurumlar,yerel yönetimler,okullar,ebeveynler artan teknolojik yaşamla birlikte zorlaşan,beraberinde tıkanan insan ilişkilerini yoluna koyma telaşına ister istemez dahil oldular.
Aslında insan ilişkileri soyut alanda ciddi emek isteyen bir sanattır.geçinmek-geçimli olmak denilen şey sanıldığı gibi karşı tarafın isteklerine boyun eğmek,ezilmek veya kendini ifade edememek degil,aksine kontrolü ele almak,bilen ve yöneten durumuna geçmektir.Bunu bir örnekle birleştirmek belki ifadeyi daha kolaylaştırır:
Bir terziyi düşünün: Müşterisine bir kıyafet dikecegi zaman ilk ne yapar,hangi aşamaları vardır
1- Önce karşısındakinin beklentisini dinler,tarif edileni anlamaya çalışır.
2- Sonra kişiye göre özel vücut ölçüsünü alır.
3- Defterine ek detay bilgileri de not eder.
4- Ölçülerini kağıt üzerine çizerek kalıp çıkarmaya başlar.
5- Ölçüye göre kalıbı çizerken,kumaşın yıkanma veya ütüden dolayı çekme payını,ayrıca dikiş payını da ekler.
6- Sonra teyelleyerek provaya hazırlar.
7- Prova eylemini eksik ve fazlalıkları,belki değişiklikleri de belirleyerek bitirir.
8- Dikim yapılır,son bir kez daha tedbir amaçlı provadan sonra biten kıyafet,bir ücret karşığında sahibine verilir.
Bir kıyafetin dikiminde bile kişinin vücut yapısına göre,kişinin ölçülerini tanıyıp bilerek işe başlamak esas ise,demek ki birebir diyaloglarımızda da,insanların kendilerine göre ruhsal-dinsel-kültürel-ailevi ölçülerinin varlığını kabul etmek ve bunun diyalogtaki ilk önemli adım olduğunu bilmek gerekiyor.
İletişimdeki uyum sıralaması,bir kıyafetin dikilme aşamalarından çok da farklı değildir.Kişilerin soyut beklenti ve ölçülerini bilip,o kişiyi değiştirmeye çalışmadan,kabullenerek iletişime girmek,kendi varlığımızı ispat için baskı ve karalama yolunu seçmemek,ayrıca muhatabımıza kızma,küsme,hata yapma,tercih kullanma paylarını vererek o özel kalıbı doğru çıkarabilmek iletişimin olmazsa olmazlarındandır.
Diyaloglarda yaşanan farklı görüş ve zıtlaşmalar aslında birer provadır.Her provada,kıyafette olduğu gibi kısa-uzun/dar-bol olan,tam oturmamış yerleri,sorun çıkaran kısımları farkedebilmeliyiz.Yani farklılıklarımız sıkıntı değil,belki kıyafetin potluklarını,hoş durmayan kısımlarını farkettiren bir prova gerekliliğinde bizim için kıymetlidir.
Evimize aldığımız mobilyalardan tutun,kıyafetlerin,perdelerin,halıların enine-boyuna/her detaya yakışıp yakışmadığına/uyumlu olup olmadığına/kalitesine kadar haftalarca-aylarca ölçüp,hesap-kitap edip,deneyip,ciddi inceleyip kafa yorarız.Hatta aldığımız elektronik eşyaların içinden çıkan kullanma kılavuzlarını,aleti bozmamak adına iyice okumadan asla o aleti kullanmayız.
Peki geçinmek-geçimli olmak-iyi iletim için ne kadar ölçüp-biçip (kişiye özel kalıplar),hesaplar yapıyoruz?
Kaç kişi insan olmanın ve insanlığın gereği iletişimin kullanma kılavuzunu okumaya merak duyup,o alanda emek etmeye tenezzül ediyor?
Bu konularda binlerce seminer,toplantı,eğitimler,kamplar düzenlendiği,binlerce kitaplar yazıldığı halde hala bireyler nerede tıkanıklık yaşıyor?
Acaba temel sorun nerede?
Bizi yoran,çıkmaza sokan kısım ölçüyü almayı bilmemekten mi,ölçü almayı istememekten mi,kendi ölçülerimizin kalıbı olmadığından mı,yoksa elimizdeki kendi kalıbımızı başkasına uydurmaya çalışmaktan mı kaynaklanıyor ?
Hayatta herşeyin başında olması gereken ilk adım niyettir.niyet ise,bir samimiyettir.buradan başlayarak kendimizi yoklarsak,önce kendimizin eksik ve hataları belirlersek,yani önce kendi ölçülerimizi alıp-bilip kendi kalıbımızı çıkarmayı başarırsak,bu özgüven ve tecrübeyle başka kalıpları da çıkarmada becerikli,hatta zamanla da ustalaşacağımız muhakkaktır.
İyi iletişimin,halden anlamanın,insanlığa kıymet verip emek etmenin,insanı tanıyıp çözmenin birebir tercümesi;güzel ahlaktır.
Güzel ahlaklı insan,her konuda güvenilen,emin olunandır.
Güzel ahlaklı insan,gönüllere dokunabilendir.
Gönüllere dokunabilmek ise tam bir şifadır,bu şifanın ücreti ise yine o gönüllerde saklıdır.
Ne mutlu bu ücrete kavuşanlara…