Aklım okumayı biliyor mu?
İnsanın hata yaptığı, takıldığı hatta kendine bile yabancılaştığı anlara baktığımızda düşüncenin,bağlantıların ve kafanın karıştığı o bulanık tabloyu görürüz. Düşünce hastalandığında duygular hastalanır.Duygular hastalanınca fikirler, ardından görüşler ve kararlar da hastalanır. Olumsuz etkilenen zincirleme bir süreç başlar.
Bir danışan ilk geldiğinde öncelikle şikayetleri dinlenir. Bu dinlemedeki amaç;hem şikayet oluşturan konuyu anlamak hem de şikayet edenin bakış açısını,düşüncesini anlamaktır. Her ne konu olursa olsun,anlatımda kullanılan ifadeler kişinin düşünce yapısını ele verir.
İnsanlarda 3 şekilde hayatı/ olayları/ kişileri okuma ve anlama sistemi vardır. Özellikle terapiye gelenlerde bu üç okuma hali daha çok aktiftir. Çünkü kişiler yaşadıkları bir sorun sebebiyle danışmanlık hizmeti almaya gelmekle beraber, bilinçli olmasalar da meseleyi halletmek adına çıkılan yolda, ister istemez farkındalık sürecini aktif yaşarlar. 3 şekilde okuma şöyledir:
1- Akılla okuma: düşünme eylemi
2- Dil ile okuma: ifade eylemi
3- His ile okuma: duygular eylemi
Düşünmek, insan için ışık hükmünde soyut bir kavramdır.Bir nevi varlıkla eşit kıymettedir. Yaratanla muhataplık makamına, sadece düşünüp akledebilme kabiliyeti verilen insanoğlu erişmiştir.
Düşünme denilen soyut hareketlilik o kadar ilginçtir ki, kişinin fiziksel ve ruhsal bütün kimyasını olumlu veya olumsuz olarak anında etkileyebilme gücüne sahiptir. Saniyede yaklaşık 4 bin veri insan beynine giriş yapar. İşte tüm o veriler kayda geçer, saklanır ve yorumlanır. Tüm bu işlemler kişiye ve kişinin düşünce yönetimine göre değişkenlik gösterir. Aynı bir olay, her fertte başka başka tepkilere sebep olabilir. Birinde neşelendirebilir, diğerinde üzebilir, öfkelendirebilir. Bazısını dava insanı, bir başkasını da boş gezenin boş kalfası yapabilir.
Varolan bu düşünme kabiliyeti acaba niye herkeste farklı tezahür eder? Düşünme neye-kime göre değişir?
Düşünmek ,öncelikle ilahi bir hediyedir.İnsan yapan bir özellik, ruh ve beden varlığına kalite katan bir değerdir. Düşüncenin kalitesi, kişinin kendi yaşam kalitesiyle doğru orantılıdır. İnsan ancak düşündüğü kadarıyla yaşamını sürdürür. Hayatın içinde bize ait sınırlarımız, değerlerimiz, beklentilerimiz yine bize ait düşüncelerle şekillenir. Düşünemeyen insanın halk arasındaki tabiri saf/ delidir ve saf/ deli denilen insan dini-sosyal hiçbir sorumluktan mesul olmadığı gibi kimse tarafından hareketleri kayda alınmaz. Yani hükümsüzdür.
İlginçtir ki kuran-ı kerimde ilk ayet, Allah(c.c) kulu ile ilk diyaloğundaki kelime ‘ikra’ diye başlar. Her ne kadar bizim bildiğimiz meal anlamı ‘oku’ diye geçse de oradaki anlam ‘düşünmek’tir. Yani akılla okumaktır.
Hafızamızı tazelersek Kuran-ı Kerim, ramazan ayının kadir gecesinde ve Peygamber Efendimiz(s.a.s) hira mağarasında iken Cebrail (a.s) tarafından aniden gelmiştir.Bu vahiy,beklenen bir durum olmamakla birlikte olayın gerçekleştiği ortam gecedir, karanlıktır. Ayetin gerçek anlamı bizim anladığımız dil ile okumak olsaydı, o ifade ancak o ortamda okunacak somut birşey varsa anlamlı olurdu…
Bu söylemler dini gibi görünse de insan ruhu, sağlıklı psikoloji için ihtiyaç olan şifrelerdir. Sadece bu ilk ayet bile başlı başına terapi yöntemidir. Allah (c.c) yarattığı kulunun her bir ihtiyacının ne olduğunu bildiği gibi, bildiklerini de haber vermiştir. Ben tüm bu kolaylıkları, sınav sorularının yanında,cevabının da verilmesi gibi görüyorum. Fakat hangi soruya hangi cevabın karşılık olduğunu, kişinin kendi aklıyla okuyarak bulması şartıyla..
Aklınla düşün, dilinle düşün, kalbinle düşün.. Akıl ile düşünmek anlayarak, keşfederek yapılan, yol gösteren ve sonuç odaklı detay bir eylemdir. İşte yaratan önce onu istiyor ve ona işaret ediyor: önce akılla oku, düşün, farket, anla, bil.. Psikolojide, terapilerde sorun halletmede izlenilen ilk yol, aynen bu şekildedir ve hedef, önce akılla okumayı başlatmaktır. Mesela;
– Adına sorun dediğim şey gerçekten bir sorun mu, yoksa ben onu sorun görmek istediğim için mi sorun?
– Adına sorun dediğim şey beni niye bu kadar rahatsız ediyor, üzüyor? gibi soru-cevap yöntemiyle şikayet üzerinde tanımlama işlemi yapılır.
& Olayın adını koyabilmek, farkedip anlayabilmek terapinin, çözüme giden yolun en önemli kısmıdır.İstenilen şey, tüm çerçevesiyle düşünebilmektir. Yani akılla okumaktır.
& Sonrasında yol-yöntem belirlemek, düşünceyi ifade ile bütünleştirmek gelir. Yani dil ile okumaktır.
& Beraberinde inanmak, ümit beslemek, güvenmek, emek etmek, uygulamak vardır. Yani his ile okumaktır.
İbn-i Sina der ki; hastalık yoktur hasta vardır. Aslında hastanın kendisi hasta olmadan önce hastalanan bir düşüncesi vardır. Büyük alimler de der ki; kendini bilen rabbini bilir. Aslında her yol kendini bilmekten, kendini bilmek de bilinçli düşünmekten geçer.
Acaba biz, aklımızla okumayı biliyor muyuz?
Hakkıyla düşünebilmek ve her yönden sağlıklı kalabilmek adına birinci görevimiz akılla okumayı bilmektir. Haydi herkes akılla okumayı öğrenmek için okula..